Sin Sin Oyunu
Köylerimiz de ve bilhassa orman köylerimizde her düğünde mutlaka oynanır. Düğünlere renk katar. Civar köylerden bu oyuna katılmak için gelirler. Gece ateş etrafında oynanan bu oyuna rağbet fazladır.
Kalaycının Körüğü
Oda içinde oynanır Oyuncular Kalaycı (I kişi) çırak (1kişi)körük(1 kişi), postacı (I kişi) ve bu oyunu hiç bilmeyen bir kışıdır Malzeme.
a)Bir buçuk metre uzunluluğunda bir sırık b) Bir maşa c)Odadakilerin şapka ve takkeleri d) Bir çanak dolusu çamur
Yere ayaklarını uzatıp oturan körük rolündeki oyuncunun kolları açılır. Gömleğin kolunun ucundan sokulan sırık sırttan geçirilip diğer koluna doğru uzatılır.Ayakları birbirlerine bağlanır. Oyun gezgin kalaycının bir köye gelmesi ile başlar Odadaki köylülerden kaplar (şapka ve takkeler) toplanır. Çırak körüğün arkasına oturur. Kollarından tutar ve körük çekme hareketine başlar. Kalaycı kap kalaylar ve arada bir para toplanır (Bu oyunun şakasıdır) Bu arada dışardan postacı gelir ve köydeki kalaycıyı sorar. Seyirciler postacıyı odada dolaştırıp kalaycıya getirirler. Postacı bu arada tulu addan latifeler söyler. Postacı getirdiği telgrafı imza karşılığında verir. Kalaycının okuması yoktur. Telgrafı kalaycının ısrarı üzerine özür dileyerek okur “Başın sağ olsun,baban ölmüş der.
Çırağına “geç bakalım körüğün başına” diyerek kap kalaylamaya devam eder. Arada türkü söyler. Kaplarını getirenlere şakacı konuşmalar yapar. Müşteriler. “Aman usta iyi kalayla” dedikçe.. .!
Çırak “Ustam bilir işin kolayını atar nışadırı alır kalayını” der. Fazla şüpheci müşteriler olur “ne kadar kalay çalıyorsun, bakayım” diye diretenler olur. Usta onlara nüktedan konuşmalar yapar.
Postacı yeniden bir telgraf getirir ve hemen odadan çıkar. Çırak okur “Anan ölmüş, ustam” der Usta ağlar. “Son gününde yanında olamadım anam” diye ağıtlar söyler. Bütün bunlar kalaycının tulu addan latifelerine bağlıdır. Nihayet çırağa “ölenle ölünmez ya geç körüğün başına” der. Çırak işe başlar. Körük olan adamın bir kolunu çekip ötekini iterek işine devam eder. Postacı yine telgraf getirir.
Bu kez ölen kız kardeşidir. Hiç üzülmez, “Bacımın namusu benim namusum onu
Her zaman koruyordum.Öldüde kurtuldu” der. Kalayına devam eder. Çırağına bağırır “bu kabı temizlememişsin, toprak getir şunu iyice ovala” der. Çırak bir çanağın içinde çamur getirir. İyi yıkanmamış kap genellikle şakaya dayanan zengin köylünün şapkasıdır. Çırak iyice çamurlar ve ustasına verir. Bu arada postacı gelir. yine telgraf getirir. çırak okumak istemez. Usta “oku” dedikçe çırak körüğün arkasına saklanır. Oradan telgrafı okur. “Usta başın sağ olsun yengem ölmüş” der. Usta “vay başım, dünyam yıkılmış, bu köyde benim işim ne? Kalk gidiyoruz” der. Çırak “Usta körüğü ne yapacağız’?” diye sorar. Usta. “tıka körüğün ağzını “der demez daha önce çanak içinde gelen çamurdan bir avuç çamuru aldığı gibi körük rolündeki adamın ağzına doldurur. Körüğün kollarına sırık sokulu olduğundan kendini savunamaz ve oyun biter.
Garip Ölüsünü Kaldırma
Oyuncular
a) Garip ölü: Oyunu bilmeyen şakaya dayanan erkek
b) Kahya : Oyunu yöneten esprisi bolalan bir şahıs
c) Hoca: Ölüyü kaldıracak ve yıkayacak kimse
d) Hizmetli ölüyü taşıyan iki kuvvetli şahıstır.
Oyun, meydanlarda veya sinsin alanında oynanır. Oyun başlamadan önce bir garip bulunur. Kahya bunları meydanda tespit eder. Halkın yanında garip için para yardımı toplayacağını. toplanan paranın garibe ait’ olacağını ilan eder.
Garip, köy içindeki evlerden birine götürülür. Tüm elbiseleri çıkartılıp iç donuyla kalır. Bir kilim içine sarılır, iki hizmetli tarafından tutularak getirilir. Hoca meydanda selam vermeye başlar. Garip ölüsü sinsin ateşinin yakınına getirilir. Meydandaki seyircilerden yardım için para toplanılır. Ölü gezdirilir. Kahyanın elindeki tas ın içine kimisi taş kimisi de demir para veya demir parçası atar. Ölü meydana yatırılır. Hoca cenazenin devir işlemlerini yapar. Diğer bir şahıs ölünün başında bir helke su ile bekler. Kahya ve hoca efendi kilimi açıp ölüyü ortaya çıkarırken, su helkesi baştan ayağa doğru serpilir. Aniden su ile ıslanan garip birden fırlayarak soyunduğu eve doğru koşar. Seyirciler kahya ve hocaya dua ederler. “Sizin delilliğiniz ile garibin ölüsünü de kaldırdık” derler. Oyun biter.
Gıdı Gıdı Oyunu
Bu oyun kış geceleri gurup halinde yemekli sohbet gecelerinde oynanır. Odada oturuş halka şeklinde olur. O gurup dışında orada bulunan ve oyunu bilmeyen misafir varsa tatbik edilir. Ev sahibi dışında birkaç kişi bir bahane ile dışarı gidip gelirler. Bu sırada ellerine tavadan veya yanmayan sobadan kara sürerler. Ellerine kapatıp otururlar. Hatta oyunu bilenler dahi oyuna gelebilirler. Bir kişi “arkadaşlar biraz eğlenelim. size bir oyun sunacağım” der. Oyunu başlatan kişi ilk önce kara sürmediği eliyle alnına yüzüne gıdı gıdı der ve herkes yanındakine aynı şekilde beklemeden “c süratle bu sözü söyler. İkinci veya üçüncü. turda karalı eliyle misafirlerin alnını yüzünü karalar. Bu sırada biz biliyoruz bize yapılmaz sanan birkaç kişi daha karalanır.
Bu sefer herkes karalanana güler.
Yattı Kalktı Kabak Oyunu
Sohbet gecelerinde oynanan bu oyunda belirlenen sözü yanlış söyleyen e para cezası verilir. En son kalan üç veya iki kişi, oyunun galibi olurlar. Sohbette bulunan herkese bir sebze meyve ismi verilir.Herkes diz üstü oturup halka olur. Oyunu başlatan ve kabak ismi verilen şahıs alnını yere koyup kalkarken “kabak yattı kalktı pırasa” der Bu söyleyişi acele ile yanlış söyleyenler çıkar ve yanarlar. Bu şekilde iki veya üç kişi kalana kadar oyun devam eder. Bu oyunlardan biriken paralar bir kişide toplanır. Yaz mevsiminde topluca bir miktar para daha katılarak gezi yapılır.
Tura Oyunu
Sohbet gecelerinde oynanan bu oyun biraz da yemek çok yenildiği için hazım yönünden faydalı ve eğlendirici olduğundan sık sık oynanır. Ev sahibi bir önlük getirir ve bu önlük çamaşır büker gibi iyice bükülerek polis-bekçi copu şekline dönüştürülür. Buna tura denir. Bu tura artırmaya çıkarılır. Saat kurulur ve ters çevrilir. Saat çalındığında artırma kimde ise oyuna o başlar. Bir yüzük alınır.Yüzük birine gizlice verilir. Saklayan kişi ve yüzük verilen kişi dışında diğerleri kime yüzük verildiğini bilmez. Bu saklayış sırasında saklayanın eli, herkesin cebine girip çıkar. Yüzük şahıslarda olabileceği gibi turada, yerde veya saklayanın cebinde olabilir. İlk defa ev sahibine “yüzük kimde?” diye sorulur. Bu kişi. yüzüğün bulunduğunu zannettiği şahsı söyler. Bilememişse eline tura ile vurulur. Bu şekilde yüzük bilinene kadar oyun devam eder. Ancak tura ile eline vurulmasını istemeyen kişi para verir ve dayaktan kurtulur. Bu şekilde epeyce para toplanmış olur.
Aslında İskilip’in oyunları çocuk oyunlarında yoğunlaşır. Çocukluk dönemlerinde oynadığımız oyunlardaki güzellikler ve zenginlikler başka yörelerde pek görülmez. Sanıyorum yıllar önce TRT televizyonunu da aynı amaçlar İskilip’e çekmişti. Bazen insan çocukluk dönemlerini hatırlayıp da oyun olarak günümüzle kıyasladığında dün ile bugün arasındaki kopukluğa, bugünle yarın arasında da olacak olan kopukluktan dolayı üzülüyor. Ne güzel oyun du onlar. Dalya, hot, gömmeli çelik. birdir bir,çelme çelik, bili bili leblebici, esir alma, kale söbe, elim, uzun eşek, aç kapıyı bezirgan başı. bilemedin kümbür küt, ayakkabıcı kel Fatma ve daha hatırlayamadığımız pek çok oyun.
Çocuk oyunları dışında büyükler tarafından oynanılan oyunlar genellikle uzun kış gecelerinin sohbet toplantılarına mahsustur Sohbet adı verilen toplantılar, İskilip sosyal hayatında önemli bir yer tutar Sohbet arkadaşlık arasında birlik ve beraberliği pekiştiren örf ve adetlerin devamlılığını sağlayan ‘sosyal bir olgudur. Sohbete katılan şahıslar vaktin nasıl
geçtiğini anlayamazlar. Kumara dönük oyunlar oynanması yasaktır. Hatta gece için bazı şartlar konulmuştur. Yemin eden. küfür eden. Hakaretvari söz sarf eden, siyaset yapan kişilere önceden belirlenen para cezası verilir. Bu şekilde on iki kişilik bir grup da on iki haftada önemli miktarda para birikir. Toplanan para aynı sohbet ekibinin müsait zaman da ilçe dışı gezilerinde sarf edilir.
Daha Fazlası İçin Foruma Bakınız ; TIKLAYINIZ
Bir yanıt bırakın